Bu tablo, adı Berthold Woltze olan Alman bir ressam tarafından 1874’te yapılmış. Tablonun sağ altındaki sandığın yan tarafında, “Woltze Weimar 74” yazıyor. Bir haftadır Woltze ile ilgili çaldığım her kapıdan elim boş döndüm. İnanması güç, ancak İnternetin aciz kaldığı durumlar hala var. Woltze’nin 1829’dan 1896’ya değin yaşadığını, bu tablonun 2011’de bir açık artırmada yaklaşık 43.000 dolara satıldığını biliyoruz, hepsi bu.
Tablonun adı, İngilizce’ye The Annoying/Irritating Gentleman olarak çevrilmiş. Almancası Der lästige Kavalier. Bunlar, Türkçe’ye “Sinir Bozucu Beyefendi” olarak aktarılabilirdi, ama ben tablonun adını “Tacizin Resmi” koydum.
Resmin hikâyesi zannediyorum şöyle olsa gerek: 1800’lerin sonuna doğru dünya hızla modernleşmektedir. Modernleşmenin en güzel yanlarından biri toplu taşımadır. Lakin, toplu taşımanın yaygınlaşmasıyla, kadınları bir sürpriz beklemektedir: Taciz. Bu tablo da, bu meseleye dair en erken tarihli görsel delillerden biridir.
Gözündeki yaşlara az sonra değineceğim kadının üstündeki siyah kıyafetlerden yasta olduğunu anlayabiliyoruz. Bir yerde, kadının olası kaybının kocası olamayacağı iddiasını okudum, zira kocasını kaybettiği durumda kadınlar bu dönemde siyah giyip başlarını örtmekle kalmayıp, bir sene kadar da evden çıkmıyorlar. Ebeveynlerden birini kaybedince altı ay, çocuklarını kaybettikleri durumda kadınların istedikleri zaman kadar evde kalmaları kabul görüyor. Yani ölen kocası değil (zaten evlenmek için pek de genç duruyor, ama orası belli olmaz!). Büyük ihtimalle, annesini ya da babasını kaybetmiş. Elinde içi epey dolu gibi görünen bavulu ile trene binmiş. Ayrıca ressama bakması da galiba boşa değil.
Ardından sokulan ve kızın kulağına kim bilir neler fısıldayan adamın kıyafetlerinden hali vakti yerinde biri olduğu anlaşılıyor (önce insan olsun iç çığlığı atarak yazıyorum bu kısmı). Paylaşıldığı yüzlerce, yüzlerce siteyi gezerek resimle ilgili, anlaşılan çoğunlukla kadınlar tarafından bırakılan İngilizce yorumları okudum. Öne çıkan, sıkça yapılan yorumlardan bazıları şunlardı:
“Bazı sorunların zamanı olmuyor.”
“Farklı yüzyıllar, aynı insanlar.”
“Tam da bu sebepten çantamda her zaman bir kitap taşıyorum.”
“Bu adam “merhaba ne okuyorsun” diyen tiplerin 1874 modeli.”
“Of, bu hissi çok iyi biliyorum.”
“Buna mı beyefendi diyoruz?”
“Beyefendi değil, pislik bu.”
“Çok tanıdık bu. Neredeyse sesini duyacak gibiyim: “Kitap mı okuyorsun, ne okuyorsun? Saçların da ne güzelmiş, telefonunu alabilir miyim” 19. yüzyıldan beri değişen tek iyi şey adamların taktığı gözlükler galiba.”
“Bu resmi çok seviyorum ve de o çantadan istiyorum.”
İnternetlerde gözü yaşlı kadınların yer aldığı tabloları özellikle aramıyorum, ikidir karşıma çıkıyorlar. İlkinde kendinden yaşça büyük bir adamla evlendirilmeye çalışılan genç bir kadının gözü yaşlı tablosundan bahsetmiştim. O yazının altına son derece ayrıntılı ve yazıyı bütünleyen bir yorum yazıldı. Öylesini her zaman bulmak güçse de, resimle ilgili yorumlarınızı çok merak ediyorum (sonra o yorumları da, başka bir yazıda kullanırım belki?!)
“Toplu taşımaya binerken kaşlarımı yıllar yılı çatmaktan alnım gencecik yaşımda kırıştı. O kadarla kalsa iyi, sonra o takındığım tavrı kendimin sandım, hep surat asar oldum” diyordu geçenlerde bir arkadaşım. İşte deliller öyle gösteriyor ki, bu işin yüz elli yıllık bir geçmişi var. Bir arpalık yol bile uzun uzadıya oluyor bazen böyle.