''Akıntı yapan adet kanı değil, kadın düşmanlığıdır!''

KÜLTÜR

ECİNNİLİK

Çevreye Verdiğimiz Rahatsızlıktan Dolayı Özür Mü Dileyelim?

 

Erkeklerin hayatlarında bir defa gerçekleşen sünnet, gurur verici bir tören malzemesidir. Düğün dernek kutlanır, aile paralar harcar; mekan tutulur, setinde asa ve tüylü bir şapka bulunan üzerinde “Maşallah” yazan bir bant bulunan garip bir kostüm alınır. İzmir’de bazı aileler sünnet için faytonla şehir turu bile attırır. Sünnet, erkekliğe geçişin ilk basamağı, işte böyle şanlı bir “şey”dir.

 

İlkokulda yaz tatilinden döndükten sonra okulun ilk günü, ilk ders tahtaya çıkıp yazın neler yaptığımızı anlatırdık. Erkekler çıkıp sünnet olduklarını anlatırlardı, bizim almadığımız hediyeler ve tebrikler alırlardı. Birkaç yıl sonra, ortaokula geçtiğimizde, gururlu erkeklerin yerini okulda ilk kez regl olup dehşete düştüğü için koridorda köşelerde ağlayan utanan kızlar aldı. Bu “zor” durumdaki arkadaşı kurtarmak üzere bir kızlar ekürisi toplanır, öğretmene gizlice durumu aktarır, “ağlama canım” nidaları ve yatıştırmaları arasında “kutsal ped” kurbana ulaştırılırdı çoğu zaman. Böylece daha çocukken öğreniriz: Toplumca erkekliğe geçiş basamağı kabul edilen olay kutlanırken kadınlığa geçiş basamağı olarak kabul edilen ve öyle kesme biçmeyle de değil, doğa gereği vuku bulan olay saklanır ve hayatın geri kalanı boyunca her ay bir kere “hasta” olduğunu kabul etmen gereken bir vaka olarak kabul görür.

 

Dünya nüfusunun yarısının başına her ay bir kez gelen bu “olay”ın sır perdesi, büyüdüğünde de aydınlanmaz üstelik. Herkesin bildiği o büyük sır, o çantada görülürse “rezil” olunacak tanıdık ped renkleri, iş yerlerinde koskoca insanların çeşitli cambazlıklarıyla saklana saklana tuvalete taşınır. Televizyonlar, sinemalar, sosyal medya şiddet ve cinsiyetçilikle doluyken, kadınların bedenleri meta halinde sunuluyorken, doğal döngünün bir parçası olan adet görme görmezden gelinmesi gereken bir acziyet olarak kalır. Reglden bahsetmek sadece bizde değil, tüm toplumlarda “iğrenç”, kimsenin duymak istemediği bir konudur. Yaz aylarında ünlü kadınları bikinileriyle “yakalayıp” izleriz, bacaklarına, popolarına yapılan zoomlar sayesinde ne kadar da “iğrenç” selülitleri olduğunu konuşuruz; ama birinin istemediği halde vücuduna zoom yapılıp cık cıklamayı ayıp bulmaz, bunun yanlış olduğunu konuşmayız mesela.

 

 

Instagram’ın “Steril” Hayatı

 

Sosyal medyada, özellikle Instagram gibi görsele dayalı mecralarda, gösterişli hayatların yaşandığını, aslında kimsenin sürekli o kadar cool, eğlenceli, güzel/yakışıklı; hiçbir yemeğin o kadar lezzetli olmadığını biliyoruz. Sunulmak üzere kurduğumuz dünyalarımıza Instagram da bir marka olarak katkıda bulunuyor, biz süper güzel kadın ve erkeklere katiyen uygunsuz bir görüntü sunmak istemiyor.

 

İşte bu steril, mükemmel hayatların yaşandığı Instagram sayesinde yukarıda bahsettiğim, dünya toplumu olarak alışık olduğumuz, kanıksadığımız ikiyüzlülüğümüzü yüzümüze vuran bir olay yaşandı. Waterloo Üniversitesi 4.sınıf öğrencisi Rupi Kaur’un okul projesi için çektiği regl kanı temalı fotoğrafları Instagram 2 kez uygunsuz bulup kaldırınca, kadın cinsi olarak her ay bir süreliğine insanlığa “uygunsuz” olduğumuzu anlamış olduk! Kaur, fotoğraflarının kaldırıldığını sosyal medya üzerinden ‘akıntı yapanın adet kanı değil, mizojini (kadın düşmanlığı) olduğunu ilan ederek duyurdu. İnsanlığın devamı için her ay kanadığını ve bunun “pis”, “hasta”, “uygunsuz” addedilirken kimsenin her gün kadınların pornifikasyonuna, cinselleştirmeye maruz kalmasını ve bu durumun şiddet boyutuna ulaşmasını eleştirmeye bile zahmete girmediğini Facebook ve Tumblr üzerinden eleştirdi. Yasaklar bizim buralardan çok iyi bildiğimiz gibi merakı ve tepkiyi beraberinde getirdi ve Kaur’un Instagram tarafından kaldırılan fotoğrafları, o hafta içinde 11.000 kez paylaşıldı.

 

Doğan bu büyük tepkinin üzerine Instagram, Rupi Kaur’a e-mail ile bir özür yollayarak fotoğrafların bir Instagram çalışanı tarafından “yanlışlıkla” silindiğini belirtmiş. Huffington Post yazarı Emma Gray’in belirttiği gibi, bu fotoğrafların Instagram’ın gelen şikayetler sonucu (iddia ettiği gibi) “yanlışlıkla” bile olsa silmesi, aslında insanların kültürel kodlamalar nedeniyle reglden ne kadar rahatsız olabildiklerini ortaya koyuyor. Bu “rahatsızlık”, tam da Kaur’un problematik olduğuna dikkat çekmek istediği rahatsızlık olduğu için, Kaur, Instagram’ın özründen sonra yeni bir açıklama yayınlayarak Instagram’a bu projesiyle tam da eleştirdiği tepkiyi almış olup bunu milyonlara duyurduğu için ironik bir teşekkür etti. Rupi Kaur, çoğu reşit bile olmayan objeleştirilmiş kadınlarla dolu olan sosyal medya sayfalarında kadın düşmanı toplumun gururunu ve egosunu beslemediği için iç çamaşırında görünen bir kan lekesi için özür dilemeyeceğini söyledi. Dijital medya kaynaklarının başında gelen Mashable, Kaur’a destek olarak attığı başlık ile konuyu çok net özetlemiş oldu: “Bir kadın, fotoğrafı iki kez kaldırıldıktan sonra, Instagram’a reglin normal bir şey olduğunu kabul ettirebildi”

 

Söz konusu fotoğraflar birçok platformda uzun uzun tartışıldıktan sonra, Kaur, Huffington Post Blog’da kendisine yöneltilen eleştirileri cevaplayan bir yazı kaleme alarak bir ders için yapılan projenin bu kadar tepki görüp büyümesinin bile, olayın vahametine ve eleştirisinin doğruluğuna kanıt olduğuna tekrar dikkat çekti. Yazısında projesiyle ilgili en iyi cevaplardan biri olarak Salon.com’dan Mary Elizabeth Williams’ın yorumunu paylaştı:

 

Eğer günde milyonlarca kişiye ulaşan bir platformsanız, başkalarının elinde olmayan fırsatlarınız vardır: Eğitmek ve aydınlatmak. Hatta belki yardım etmek. Başka bir taraftan, “seksi” olmayan kadın deneyimlerini nahoş, itici bulabilirsiniz. Kadınların sessizce katlanmaları gereken şeyler, aslında gerçek ve gerçek kadınları yaralıyor. Değişim için savaşmak zorundayız ve bilirsiniz ki savaşlar, kansız olmaz.

 

Bu kadar yazıyı okuyup da dönüp buralarda Rupi Kaur tartışmasından haberi olan ve bunu rahatsız edici bulduğunu ilan eden kadınlar olmasına sadece üzülebiliyorum. Şanlı erkeklik kutlamalarına hayatımızın farklı safhalarında bir şekilde katılmak zorunda olan, kadına şiddetin tavan yaptığı bir ülkede yaşayan kadın bireyler olarak, ne yapalım canlarım, yine öğretmenimize ağlayarak koşup her ay çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür mü dileyelim?

 

 

Kaynaklar:

 

Rupi Kaur’un konu ile alakalı Huffington Post’a yazdığı yazı burada.

Rupi Kaur’un işlerine buradan ulaşabilirisiniz.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Hiç Kimse için Bitmeyen 9/8’lik bir Dans ve Dövüş
Feminist öğrenme üzerine düşünceler: Deli Asiye Deneyimi
En “Büyük” Şeyler Hep Onlarda

Pin It on Pinterest