“Yumurta dondurma” hakkındaki ilk 5Harfliler yazımın ardından, konuya “embriyo dondurma” meselesinden devam edelim istiyorum. 17 Haziran 2015’te “tüp bebek endüstrisi”nin yarattığı yeni bir olgu olan, arda kalan/ekstra embriyolar üzerine yayınlanan oldukça çarpıcı bir New York Times makalesi bu kararımda etkili oldu. Makale, yıllarca çocuk sahibi olmak için tedavi görmüş Watts çiftinin hikâyesiyle başlıyor.
Genç bir yumurta donörünün yumurtaları ve Bay Watts’un sperminin döllenmesi sonucunda 10 adet “iyi kalitede” embriyo elde edilir ve bu embriyoların 4’ü yaklaşık 2 yıl arayla ikişer, ikişer Bayan Watts’ın rahmine transfer edilir. Böylece, çiftin iki defa ikizleri olur. Geriye kalan 6 embriyo ile ilgili planları olmayan çift, daha sonra Facebook üzerinden bir aile aramaya başlar. Mesajları da şöyle: “Büyük bir aileye sahip olmak isteyen harika bir çifte bağışlamak için 6 günlükken dondurulmuş 6 iyi kalitede embriyomuz var.” Ayrıca, eklerler: “Tercihimiz, uzun yıllardır evli, sağlam ve sevgi dolu bir ilişkiye, güçlü bir Hıristiyan geçmişe sahip ve halihazırda hiç çocuğu olmayan ama büyük bir aile isteyen kişilerdir.”
Makale, bu giriş niteliğindeki kişisel hikâyeden Amerika’daki dondurulmuş embriyolarla ilgili genel durumun değerlendirilmesine geçer. 2002’de yapılan bir araştırma, Amerika’da 400.000 civarında dondurulmuş embriyo olduğunu göstermiş. Bu rakam, 2011’de 600.000’lere ulaşırken, şimdilerde 1 milyon olduğu tahmin ediliyor. Tüp bebek işleminde hormon ilaçlarıyla bir kadının birden fazla yumurta oluşturması sağlandığından, bu yumurtaların döllenmesiyle birden fazla embriyo oluşursa gebelik şansı en yüksek olanlar rahme transfer için seçildikten sonra, geriye kalanlar sonraki denemeler için dondurulabiliyor (böylece, hem tekrar ilaç kullanımına gerek kalmıyor, hem de maliyet azalıyor). İşte, dondurulan bu fazla embriyolar dünyada ilginç hukuki, etik, dini, sosyal ve siyasi tartışmalara konu oluyor.
Amerika’da embriyo etrafındaki tartışmalar, 1973’ten (Roe v Wade Yüksek Mahkeme kararı ile) bu yana ve büyük ölçüde ülkenin gündemini meşgul eden kürtaj tartışmasının etkisinde şekillenir. Kürtaj karşıtlarıyla benzer şekilde, “hayat döllenmeyle başlar” görüşünü benimseyenler, tüp bebek yöntemiyle oluşturulan embriyoların imha edilmesine karşı çıkarlar ve adı Snowflakes (kartaneleri) olan “embriyo evlat edinme” programlarını desteklerler. Bu yönden, dondurulmuş embriyolar, ABD başkanları tarafından kullanılan bir siyasi malzeme bile olmuştur. Örneğin, o zamanki başkan George W. Bush, 2006’da yürüttüğü, insan embriyolarının kök hücre araştırmalarında kullanılmasına karşı kampanyasında “kartanesi bebekler”iyle bol bol kameralara poz vermiştir. Obama ise federal hükümet tarafından maddi olarak desteklenen “Embriyo Evlat Edinme Farkındalık Programı”na 2012’de mali yardımı kesme kararını gündeme getirmiştir.
Yukarıda bahsedilen New York Times‘ın makalesine göre, Amerika’da dondurulmuş embriyolara ne olduğuna dair net bir ulusal veri yok. Uygulamadaysa çoğunun, yıllık 300- 1200 dolar arasında değişen ücretler karşılığında saklama ünitelerinde beklediği biliniyor. Bir kısmının kaderi de saklama ücretlerinin ödenmediği durumlarda kliniklere veya bu ünitelerde bırakılmak.
Genel olarak, dondurulmuş embriyoları olanlar şu kararlarla karşı karşıya kalabiliyor: Daha sonra kullanmak için saklamak, imha ettirmek, bilimsel araştırmalar özellikle kök hücre araştırmaları için vermek veya Watts çifti gibi çocuk sahibi olmak isteyen başka bir çifte “bağışlamak.” Amerikan Üreme Tıbbı Topluluğu’na göre, “bağışlanmış” embriyolarla gerçekleşen tüp bebek denemelerinin sayısı 2009’da 596 iken, 2013’te 1084’e yükselmiş. Artan bu talep karşısında, Kaliforniya’da bir klinik donör sperm ve yumurtalarından embriyolar oluşturup bunları birkaç aile arasında paylaştırmak gibi tartışma yaratan bir uygulamaya bile başlamış.
Bazı insanlar, potansiyel çocuklarını yok ediyorlarmış gibi hissettiklerinden dondurulmuş embriyolarıyla başka ne yapabileceklerine dair farklı yollar geliştirmeye başlamışlar. Kimisi kullanmayacakları embriyoları için uygun gördükleri “imha etme töreni” (disposal ceremony) düzenlerken, kimisi de doktorlarından “merhametli transfer” (compassionate transfer) diye isimlendirilen uygulamayı talep ediyor, ki bu durumda, embriyolar rahme kadının gebe kalmasının çok mümkün olmadığı zamanlarda transfer ediliyor. Bazı aileler de dondurulmuş embriyolarının üzerindeki tasarruf hakkını yetişkin çocuklarına bırakıyor.
Çiftler Arasındaki Anlaşmazlık Durumları
Çiftler arasında dondurulmuş embriyoları ile ne yapacakları konusunda anlaşmazlıklar da yok değil. “Embriyo kavgaları” olarak medyaya yansımış örnekler bile var. Mesela, ünlü Amerikan dizisi Modern Family’de rol alan aktris Sofia Vergara ve eski nişanlısı işadamı Nick Loeb arasında gelişen, nişanlıyken kendi sperm ve yumurtalarıyla oluşturulmuş ve dondurulmuş embriyolarının akıbeti konusunda hala devam eden ve mahkemeye taşınan anlaşmazlık bunlardan biri. Loeb ile ayrılmaları üzerine, Sofia Vergara embriyoların imha edilmesini talep ederken, eski nişanlısı taşıyıcı anne yardımıyla bu embriyolardan çocuk sahibi olmak istiyor ve dava açıyor. ABD’nin bazı eyaletlerinde bu tarz anlaşmazlıkların önünü hukuken alabilmek için çiftler arasında yazılı bir anlaşma yapılması söz konusu olurken, bazı eyaletlerde ise bu anlaşmaların hukuken uygulanabilir olmadığı görüşü öne çıkıyor. Başka eyaletlerde öncelikli olarak çiftlerin ortak rızası dikkate alınırken, diğerlerinde taraflar arasında çıkarların dengelenmesi ve genetik bakımdan kendi çocuğuna sahibi olmak için başka yolu kalmayan tarafın lehine karar verme eğilimi yaygın.
Başka bir örnek olarak şu vaka da verilebilir: Acil servis doktoru Karla Dunston 2010’da kanser olduğunu öğrendiğinde, erkek arkadaşı Jacob Szafranski’den spermini istiyor. İleride çocuk sahibi olmayı denemek için oluşan embriyoları dondurmayı planlıyor. Szafranski bu teklifi kabul ediyor ve Dunston kanser tedavisine başlamadan önce çiftten 3 embriyo elde ediliyor. Aralarında yazılı anlaşma olmaksızın, sadece sözlü anlaşan çift bir süre sonra ayrılıyor. Dunston kanser tedavisinin ardından çocuk sahibi olmak istiyor, ancak Szafranski buna rıza göstermiyor. 4 yıl süren davanın sonunda, geçen hafta Dunston’ın embriyoları kullanması kararı çıkıyor ve Szafranski kararı temyize götürüyor.
Benzer bir dava, 2006’da AİHM’de de görülüyor. Birleşik Krallık’ta, yumurtalık kanseri olan Natallie Evans yumurtalıkları alınmadan önce erkek arkadaşıyla benzer bir anlaşma yapıyor. Çiftin sperm ve yumurtaları kullanılarak tüp bebek yöntemiyle 6 embriyo donduruluyor. Çiftin ilişkileri sona erdiğinde erkek arkadaşı kararını değiştiriyor. AİHM’ye taşınan dava sonucunda “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin yaşam hakkına ilişkin 2. maddesinin, aile yaşamına saygı hakkına ilişkin 8. maddesinin ya da ayrımcılık yasağına ilişkin 14. maddesinin ihlal edilmediğine” dayanarak Evans aleyhine karar veriliyor ve yasalar gereği embriyolar imha ediliyor.
Türkiye’de Durum Nedir?
Türkiye’deki tüp bebek uygulamalarında fazla embriyolarla ilgili yasal düzenlemelere baktığımızda, konunun o zamanki mevcut yönetmeliğe 1996 tarihinde yapılan değişiklikle şu şekilde girdiğini görüyoruz:
Adaylardan fazla embriyo alınması durumunda, eşlerden her ikisinin rızası alınarak, embriyolar dondurulmak suretiyle saklanabilir. Üç yılı geçmemek şartıyla, merkez tarafından tespit edilecek süre içinde her iki eşin rızası alınarak aynı adayda kullanılabilir. Bu süre sonunda veya eşlerden birinin ölümü veya eşlerin birlikte talebi veya boşanmanın hükmen sabit olması halinde, bu süreden önce saklanan embriyolar derhal imha edilir.
Yönetmelikte geçen “aynı adayda kullanılabilir” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, Türkiye’de fazla embriyolar eşlerden (adayların evli olması kuralı çerçevesinde) başkasına (embriyo bağışı gibi) verilemez. Bu kural, yönetmeliğin yasaklar bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir:
Kendilerine ÜYTE [Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları] uygulanacak eşlerden alınan yumurta ve spermler ile bunlardan elde edilen embriyoların bu yönetmelikle belirlenen esaslar dışında her ne maksatla olursa olsun bulundurulması, kullanılması, nakledilmesi ve satılması yasaktır.
Bu maddeyle, tüp bebek tedavisinde elde edilen embriyoların araştırma amaçlı kullanılması da engellenmiştir.
2005 ‘te yaş faktörü, embriyo kalitesi ve benzeri tıbbi zorunluluk halleri dışında en fazla 3 embriyo transfer edilmesi kuralı getirilmiş ve saklama süresi 5 yıla çıkarılmıştır. 2010’da yönetmelikte yapılan değişiklikle, çoğul gebeliklerin önlenmesi amacıyla transfer edilecek embriyo sayısı ciddi şekilde kısıtlanmıştır. Yeni düzenlemeye göre, tüp bebek tedavisi gören (evli) kadına “35 yaşa kadar birinci ve ikinci uygulamada tek embriyo, üçüncü ve sonraki uygulamalarda iki embriyo, 35 yaş ve üzerinde tüm uygulamalarda en fazla iki embriyo transfer edilebilir.” 2014’te yapılan değişiklikle yönetmeliğe şu cümle eklenir: “Saklama süresinin bir yılı aşması halinde her yıl embriyonun saklanması için çiftler mutlaka başvuruda bulunarak taleplerinin devam ettiğini ifade eden imzalı dilekçelerini vermelidir.”
Yasal mevzuatta bu gelişmeler olurken, medyadan da dondurulmuş embriyoları konu eden haberler artarak gelmeye başlar.
Antalya’da “3,5 yıl arayla doğan çift yumurta ikizleri”…
Kayseri’de yumurtalık kanseri tedavisi sonrasında 10 yıl önceki tüp bebek tedavisinden elde edilen ve dondurulan embriyolarla hamile kalan bir kadın…
2011’de “boşanma davasında embriyo kavgası” eden bir çift…
Gelin, son örneğe ise yakından bakalım: Uzun yıllar beraber yaşamış olan çift çocuk sahibi olmaya karar verir. Ancak, kadına kanser teşhisi konur ve ileride çocuk sahibi olabilmeleri için kanser tedavisine başlamadan önce tüp bebek yöntemini denemeleri önerilir. Türkiye’de nikâhsız çiftlerin tüp bebek tedavisi görmesine yasal olarak izin verilmediğinden çift evlenir. Kadın kanser tedavisine başlamadan embriyolar elde edilir ve dondurulur. Ancak habere göre, yorucu kanser tedavisi ve bu sırada geçirdiği felç nedeniyle yıprandığını söyleyen kadın, eşinden boşanmaya karar verir. Dava dilekçesinde müşterek çocuklarının bulunmadığını ve maddi-manevi tazminat talebi olmadığını belirten kadın, dondurulmuş embriyolarının da imha edilmesini talep eder. Koca ise eşinden boşanmak istemez ve embriyoların imha edilmesine itiraz eder. Mahkeme çifti boşar ve dondurulmuş embriyoları da yönetmelikte belirtildiği gibi boşanma durumunda imha edilir.
Tüp bebek teknolojisinin gelişimiyle 30 yıldan fazla süredir vücut dışında gerçekleşen döllenme sayesinde oluşan embriyolar, tahayyüllerimizi zorlayan potansiyelleriyle var olan sosyal, dini, ailevi, akrabalık, hukuki ve etik kategorileri, ilişkileri, normları ve formları zorluyorlar ve bazen de yeniden üretiyorlar. Potansiyel bebek olarak görülen embriyolar umutla dondurulup saklanırken ve/ya başkalarına “evlatlık” gibi “bağışlanırken,”iyi kalitede” olmadıkları için atık olarak görüldüklerinde ise embriyolar gözden çıkarılıyor ve imha ediliyor. Bilimsel araştırmalarda biyolojik materyal olarak üzerinde çalışılan embriyolar, bu araştırmalardan hastalıklarına çözüm bekleyenler için umut kaynağı olurken; boşanma davalarında ise çiftler için anlaşmazlıklara, hukukçular için zor sorulara yol açabiliyor. Bunlar ve nice başka potansiyelleriyle embriyo (özellikle, tüp bebek uygulamalarının genetik bilimiyle kesiştiği alanları da düşünürsek, “kurtarıcı kardeşler” gibi) daha çok kafaları, kavramları, ilişkileri ve tahayyülleri karıştıracak gibi!