Feryal, çok haklısın. BURASI ERKEKLERİN DÜNYASI.

MEYDAN

“Araplar buraya gelip bizim kadınlarımızı mı taciz edecek lan!”

Karakol’un bekleme odasındaki TV’de bir magazin kanalı açık ve Feryal Gülman diye bir kadın konuşuyor. Mimarmış. Bodrum’a 20 yıldır gelirmiş, Bodrum’un eski hâlini de yeni hâlini de bilirmiş. Eşine açtığı boşanma davası 5 yıldır sürüyormuş. Çocuğunun ne hissettiği hakkında konuşmak istemiyormuş çünkü çocuk artık 22 yaşındaymış ve yetişkin bir birey olduğundan kendinde onun adına konuşma hakkı görmüyormuş. Anlıyorum ki “sosyetenin ünlü simalarından” ama ne ismi ne cismi hafızamda var. Dikkatle dinliyorum onu. Çünkü röportajı başlarken altta “FERYAL GÜLMAN: NE KADAR KABUL ETMEK İSTEMESEK DE BURASI ERKEKLERİN DÜNYASI” yazıyor. Haklısın Feryal, deyip sarılmak istiyorum.

 

Karakolda olmamın sebebi uğradığım tacizin ardından polis memurlarının ifademi almalarını bekliyor oluşum.

 

Feryal’le tanışmadan 2 saat önce bir AVMdeyim. AVMnin ortasında duran masaj koltuklarına oturuyorum. Birini bekliyorum. Yanımdaki koltuğa bir adam oturuyor. Gözlerini ayırmadan yüzüme bakmaya başlıyor. Bunu hissediyorum. 15 dakika kadar ses çıkarmıyorum, çünkü anlamlandıramıyorum. Temas yok, ses yok. Beni izliyor. En sonunda başımı çeviriyorum “Birine mi benzettiniz? Hayırdır?” diyorum. Gülümsüyor. Önüne dönüyor. Ben tekrar telefonuma döner dönmez yine bana bakmaya başlıyor. Bunun bir şaka olmasını istiyorum. “Acaba o tarafta başka bir yere mi bakıyor?” diye düşünüyorum. Bu arada 10 dakika daha geçiyor. Ayağa kalkıp bağırmaya başlıyorum. “Neden bakıyorsun suratıma, şaka mı bu, kalk git yanımdan!”

 

Gülümsüyor. Bir şeyler söylüyor. Arapça konuştuğunu fark ediyorum. Sinirlendiğimin farkında ama yine de gülümsüyor. Biraz ilerde güvenlik var. Gidip adamı dışarı çıkarmalarını istiyorum. “Yapamayız” diyor. “Adam beni rahatsız ediyor, o zaman durmasını sağlayın, polis çağıracağım.” “Yapamayız, amiri bekleyin” diyor. “Tamam ben beklemesime beklerim de o gidecek!” diyorum. Ellerim titriyor. İçeri tekrar giriyorum, tabi ki adam yok. AVMnin dışına çıkıp bir sigara yakıyorum. Adamın AVMden çıktığını görüyorum. Tam yanıma geliyor. Aramızda bir adım bile yok ve yüzüme bakıyor. Yüzüme öyle garip bakıyor ki, gerçekten bunu anlamlandıramıyorum ve çok sinirleniyorum. Bağırmaya başlıyorum. İki adım ötemizde duran dolmuşçular bana “Sen git bacım, seni takip ederse biz tutarız” diyorlar. “Hayır, ben zaten onun yüzünden içeriden çıktım. Buradan ben gitmeyeceğim” diye bağırıyorum. O ise gayet sakin gülümseyerek gözlerimin içine bakıyor. Polis çağıracağımı söylüyorum. Anlıyor, gülümsüyor ve gözünü asla çevirmiyor. Bunu size nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Söz yok, temas yok ve sadece yüzüme ve ısrarla… APTAL BİR ŞAKA MI BU? diye bağırıyorum. Güvenlik geliyor.

 

2 güvenlik, o ve ben AVMye giriyoruz. “Az önce müdahale etseydiniz, durmasını sağlayıp polis çağırsaydınız bu olmazdı” diyorum. Güvenlik amiri adamı tutuyor, itekliyor, tartaklıyor. “Araplar buraya gelip bizim kadınlarımızı mı taciz edecekler lan, kimsin sen lan, gel ben sana göstercem.” diyor. APTAL BİR ŞAKA MI BU? “Ben senin kadının değilim. Arap olmasıyla konunun ilgisi yok. İşini düzgün yapmıyorsun ve asıl şu an yetkin olmamasına rağmen adamı tartaklıyorsun. Yapamazsın bunu!” diye bağırıyorum. “Hanfendi siz de yani,” diyecek oluyor. Dayanamayıp, hiç yapmak istemediğim şeyi yapıp mesleğimi kullanıyorum, bu saçmalığı durdurmak için. “Ben avukatım. Seni de şikayet ederim. Sakın yetkini aşma, polisi ara” diyorum. Duruyor. AZ ÖNCE ADAMIN UZAKLAŞMAMASINI SAĞLAMAYA YETKİSİ OLMADIĞINI SÖYLEYEN AMİR, BEN ÇINGAR ÇIKARINCA “BİZİM KADINLARIMIZI” BİR ARAP OLARAK NASIL TACİZ EDERSİN DİYEREK ADAMI TARTAKLIYOR? APTAL BİR ŞAKA MI BU? Ellerim titriyor. Tacizcimi mi savunuyorum? İnsan haklarını savunmanın yeri-zamanı mı olur? Sussun kafam, titremem geçsin…

 

Karakoldayız. Kimse Arapça bilmiyor. Polisler ısrarla şikayetçi olup olmayacağımı soruyorlar. Anlıyorum. İş uzun, tercüman lazım, saat geç, e temas yok, söz yok, tam anlamdıramıyor kimse. NOOLMUŞ YANİ? Biri yüksek sesle “Neyse hemen sınırdışı ederler zaten” diyor. Bunu duyunca duruyorum. Bi saniye, diyorum. Aklına çok güvendiğim bir dostumu arıyorum. “Efsun” diyorum. “Sınırdışı diyorlar. Ya savaştan kaçtıysa, ya oraya dönünce başına bişey gelirse, Efsun napacağım?…” O, güzel feminist aklıyla tane tane anlatıyor. Kısacık. Kulaklarım uğulduyor. “EFSUN BU APTAL Bİ ŞAKA MI?” derken ağlamaya başlıyorum. Telefonu kapatıp karakol bahçesinde hüngür hüngür ağlıyorum.

 

İçeri girdiğimde Feryal karşımda. Feryal’e katılıyorum. Feryal çok haklısın. Para, statü, güzellik hiçbir şey kâr etmiyor. BURASI ERKEKLERİN DÜNYASI. HADSİZ, VASIFSIZ, KÖTÜ KALPLİ, TACİZCİ, IRKÇI ERKEKLERİN BÜTÜN KAVRAMLARI BİRBİRİNE KARIŞTIRAN DÜNYASI.

 

Not: Adamdan İsviçre kimliği çıktı. İsmi Arap ismi, Arapça konuşuyor. Muhtemelen İsviçre’den vatandaşlık almış bir Arap. Bunların hiçbir önemi olmaması gerekirken, bunlar üzerine düşünüyorum. Onun için korkuyorum. Kendim için korkuyorum.

 

Not2: Evet, şikayetçi oldum. Ben ifade verdikten sonra çıktım. O hala tercüman gelmediğinden ifade verememişti. Bu sabah karakolu arayıp akıbetini sormak istedim. Sonra bunu aptalca buldum. Sonra tekrar istedim, tekrar aptalca buldum… Derken yazdım. Artık kafamdaki bütün soruları ve ihtimalleri susturup sadece durmak istiyorum.

 

Görsel, Oreet Ashery’nin Party for Freedom performansından. Fotoğraf: Manuel Vason.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ENGLISH

Y“You Arabs are gonna come here and harass our women?!?”
“You Arabs are gonna come here and harass our women?!?”

The reason I’m at the police station is because I was harassed and I’m waiting for the police to take my statement.

Bir de bunlar var

İklim Mücadelesinden ve Birbirimizi Kurtarmaktan Daha Büyük bir Feminist Amaç Yok
Aradığınız O Güç Eskisi Kadar Ulaşılabilir Değil
Afet Zamanı Irkçılık Ve İstifçiliğe Karşı Müşterek Dayanışma Ağları

Pin It on Pinterest